Kamus-ı Türki'nin Yapısı

Batının dil bilim, sözlük bilim ve filoloji yöntemlerini gayet iyi bilenŞemseddin Sâmî büyük bir bilgin sıfatıyla hazırladığıansiklopedi ve sözlük-lerle Türk diline ve kültürüne büyük hizmetler vermiştir (Yavuzarslan, 2004,196).Sözlükçülük alanında yoğun çalışmalarıolanŞemseddin Sâmî’ninFransızcadan Türkçeye ve Türkçeden Fransızcaya olmak üzere 2 cilt halindetertip ettiği Kâmûs-ıFransevî (1304=1886), Mihran Mat.,İstanbul, 4+651 s.)adınıtaşıyan sözlüğün sahasında yaklaşık elli yıl rakipsiz hizmet ettiğini an-cak, bu sözlüğün artık Türk aydınlarıiçin Arap harfleriyle basılmıştarihi birbelge olarak kabul edilmesi gerektiği (Danişmend, önsöz) düşüncesi ilerisürülse bile, eserden bu sahada çalışanlar bugün de yararlanabilmektedirler.Arapçadan Türkçeye alfabe sırasıyla tertip edilenKâmûs-ıArabî, yeni usullehazırlanan bir sözlüktür.




Maalesef neşri tamamlanamamıştır. Ayrıca yazarın Küçük Kâmûs-i Fransevî (1886), Dictionnaire Français-Turc (1885) ve altıciltlik Kâmûsü’l Alâm (1883-1990) isimli sözlükleri bulunmaktadır.Bu incelemede, bugün de değerini ve önemini hâlâ korumakta olanKâmûs-i Türkî’nin girişkısmında “Maarif Nezareti Celîlesinin 29 Recep1317 ve 20 Teşrîn-i sânî 1315 (1899) tarihli ve 547 numaralıruhsatnamesiy-le tab olunmuştur. Dersaâdet,İkdam Matbaası” kaydıbulunan baskısıesasalınmıştır. Sözlük 1574+16 sayfadan ibarettir.Sayfalar üç sütun halinde dü-zenlenmişbu hususla ilgili sözlüğün girişinde yapılan açıklamada “ Her say-fanın birinci sütunu başında sahifenin birinci maddesindeki ilk üç harfi veüçüncü sütunun başında dahi sahifenin son maddesinin ilk üç harfi gösteril-miştir.” ifadesi bulunmaktadır. O döneme göre sözlükçülüğümüz açısındaniçerisinde birçok yeniliği barındıran Kâmûs-i Türkî’nin asıl orijinalliği adın-dan gelmektedir; o güne kadar Türkçe adına hazırlanan tek dilli sözlükleriçerisinde Türkçe adıilk defa bu sözlükte kullanılmıştır. Ancak Kâmûs-iTürkî’den önce özellikle batılılar tarafından hazırlanan ve Türkçeyi esas alaniki veya daha çok dilli sözlüklerde Türkçe adınıkullanmışbirçok sözlük bi-limci bulunmaktadır: Elsine-i Franseviyye ve Türkiyyenin Lûgati(Dictionnaire Français-Turc- T. X. Bianchi, 1843), Fransevî ve TürkîLûgatnâmesi (Dictionnaire Français-Turc, N. Mallouf, 1856), DictionnaireFrançais-Arabe-Persan-Turc (Fransızca-Arapça-Farsça-ve Türkçe Sözlük,Alexendre Handjéri 1. Cilt- 1840, 2. ve 3. Ciltler 1841) vb. Görüldüğü üzerebu sözlüklerde Türk ve Türkçe adlarıkullanılmıştır. Belli bir alana yönelme-den, bir ortak yazıdilini, Türkçeyi esas alarak hazırlanmışbu eser, genelsözlüklere iyi bir örnektir.




Bilindiği üzere genel sözlüklerde-kısmen alansözlükleri bu sürece dahildir- eşzamanlıyöntem uygulanır; belli bir döne-min söz varlığı, kelime yapısıgöz önünde bulundurulur, ona göre sözlükhazırlanır (Aksan, 1995, 400). Bu yapılanmayıKâmûs-i Türkî’nin kelimehazinesinde fazlasıyla görmekteyiz. Eser, o dönemdeki Türkçe asıllıkelime-leri ve Türkçede kullanılan yabancıasıllıkelimeleri esas aldığından ayrıcatek dilli sözlükler için de iyi bir örnek teşkil etmektedir. Adından anlaşılaca-ğıüzere yalnızca Türkçede kullanılan veya kullanılmasıteklif edilen kelime-lerin meydana getirdiği sözlük türüdür. Yazar bu eserini hazırlarken o zama-na kadar yazılan Redhouse sözlüğünün yanısıra batıda ve bizde yazılan vebirçok sözlüğe kaynaklık etmişolan Lehçe-i Osmânî (Gözütok, 1997, s.30)başta olmak üzere diğer Türkçe sözlüklerden yararlanmıştır.Sözlük hazırlama hususundaŞ. Sâmî’nin kendine güveni tamdır.Yazar bu güven ifadelerini gerek Kâmûs-i Türkî’de, gerekse Kâmûs-iFransevî (Dictionnaire Français-Turc)’de açıkça beyan etmektedir. Örneğin,Batısözlükleri özellikle de Fransız sözlüklerinin yapım tekniğine göre hazır-ladığıKâmûs-i Fransevî’nin girişkısmında o güne kadar Avrupa’da hazırlanan Fransızca-Türkçe, Türkçe-Fransızca sözlükleri çok fazla hesaba katma-mışhatta bazılarınıbirer lehçe sözlükleri seviyesinde görerek kendi sözlüğü-nün Larousse’dan da daha çok kelime ve açıklamayıkapsadığını, diğerlerineoranla daha taşınabilir olduğunu belirtmiştir. Bu, çoğu sözlük yazarlarınınöncelikle üzerinde durduklarıtemel sözlük yapım kurallarından biridir.Ş.Sâmî de buna özen gösterdiğini ifade etmektedir.




Bu dikkatini Kâmûs-iFransevî’de de ortaya koyduğunu ve bu gerekçeyle yukarıda zikredilenBianchi ve Handjéri’nin sözlükleri için taşınmalarızor ifadesini kullanmıştır.Ayrıca kendi sözlüğünün Fransızca kelimelere karşılık bulmada dahaetkili olduğunu söyler. Ancak künyeleri yukarıda yazılıolan M. Mallof’unve A. Handjéri’nin sözlükleri için ikinci sınıf ve lehçe sözlükleri açıklaması-na mukabil, M. Mallof’un sözlüğü için J. Deny iyi bir sözlük (Deny, 1959, s.231), A.Handjéri’nin sözlüğü içinse D. Aksan çok dilli sözlükler için iyi birörnek (Aksan, 1995, s. 401) ifadelerini kullanmaktadırlar. Sözlük hazırlamahususundaki benzer güven ifadelerini Kâmûs-i Türkî’de de tekrar etmekte-dir.Ş. Sâmî’nin bu ifadelerini sözlüğün takdim yazısında (1978) Prof. Dr.Faruk K. Timurtaşda içtenlikle teyit etmektedir.Şemseddin Sâmî Kâmûs-i Türkî’nin ön sözünde (ifâde-i merâm) ese-ri hakkında genişçe bilgi vermektedir. Yazar bu eserini hazırlarken bir söz-lüğün içerisinde ne kadar yabancıasıllıkelime bulunursa bulunsun, bu keli-melerin Türkçe olduklarını, yani yaşayan kelimelerin asıllarına bakılmadanTürkçenin malısayılmasıgerektiği düşüncesinden hareketle Türkçede yeretmişArapça ve Farsça asıllıkelimelerin dilimizde kullanılmalarıgerektiğifikrini savunmaktadır. Bazışartlar ve zorunluluklar dahilinde dillerin birbirinden kelime almalarınormal karşılanmasıgerektiği ifade edilmektedir. Budüşünceye dayalı olarakŞ. Sâmî farklıdillerden gelen ve o dönemde Türk-çede kullanılmakta olan kelimeleri sözlüğüne almıştır. Türkçenin bu nokta-daki tasarrufu aynıgerekçelerle farklıfrekanslarda hâlen devam etmektedir.Sözlük’te madde başıkelimenin dil bilgisindeki yeri ele alınarakisim, sıfat, zarf vb. kısaltmalarının yanısıra Arapça asıllıkelimelerin cinsi-yetleri (müennes-müzekker) ile diğer özellikleri hakkında açıklamalar dayapılmışve bazıkelimelerin başlarına aldıklarıharf-i cer,harf-i tenbihvb.belirtilmiştir. Yine genelde Arapçadan kelimelerinism-i işaret, ism-i mensubvb.özellikleri da madde başıkelimelerin yanına kaydedilmiştir. O dönemdehazırlanan diğer sözlüklere bakıldığında bu noktadaŞ. Sâmî ‘nin daha detay-lıaçıklamalar yaptığıgörülür.Kâmûs-i Türkî’de Türkçede kullanılan bazısesleri dildeki telaffuzave yazıma daha uygun kılabilmek ve daha kolay okunmasınısağlamak için“işârât-ımahsûsa” başlığıaltında çeşitli işaretler kullanılmış. Meselâ, bazı harflerin yazımıyla ilgili olarak,yol,düz,sözvb. kelimelerdeki bazıünlüleribelirtmek içinvavüzerine bir nokta veya iki nokta gibi işaretler konmuştur.Ayrıca çeşitli noktalama ve imlâ işaretleri de kullanılmıştır. Meselâ (:) işaretiiçinmisallerin başına konur, kaydıbulunmaktadır. Yerine göre başka diller-den gelen bazıkelimelerin yanına, tıpkıTDK’nin sözlüğünde olduğu gibi aitolduklarıdillerdeki yazımşekilleri verilmiştir: Meselâ,balon(Fr. balon),bezik(Fr. bésique),bütçe(Fr. budget) ’nin ve daha pek çok kelimenin yazılışıgibi. Ancak az da olsa bu tür açıklamalar daha önce yazılan bazısözlüklerdede bulunmaktadır. (Yukarıda zikredilen Mallouf ve Bianchi’nin sözlükleri).Bunun yanında günümüzde hazırlanan hemen her sözlüğün başlangıcında dasözlükte kullanılacak işaretlerle ilgili açıklamalar bulunmaktadır.Arapça harf (Farsçadan alınanlar da dahil olmak üzere) sırasına göredüzenlenen Kâmûs-i Türkî’de tespit edilen kelime sayısıve, yahutbağlacıylaanlamıverilmeksizin hemen altındaki kelimeye bağlanan 255 kelime dahil,toplam 29.085’tir. Bu sayıyı, genelde karşıdildeki anlamlarıtek kelimeyleverilen Hüseyin Hüsnü’nün 1312-1315 tarihli 1235 sayfalık ve 15 000 keli-me kapasiteliKâmûs-i Askerî’si ve 1910 tarihli ve 21 000 kelimeden meyda-na gelen Nicolas Murat’ınFransızca-Türkçe- Almancasözlüğü ile Kâmûs-iTürkî’nin yayımından yaklaşık 45 yıl sonra hazırlanan ve 1945’te yayımla-nan TDK’nin Türkçe Sözlük’ünün toplam 32.104 kelimelik kapasitesiylekarşılaştırdığımızda 29.085 rakamının çok yüksek bir seviye olduğunu vedildeki kelimelerin hemen hemen tamamınıkapsadığınıifade edebiliriz. Üs-telik Sözlük’teki kelimelerin anlamlarının yanısıra birçok detay verilmişvebazılarının anlamlarıdayer,yol,başvb. genişbir biçimde açıklanmıştır.Bazıkalıcıolmayan sıfat-fiiller madde başıolarak kullanılmıştır:Meselâağlamış(daimaşikayet edip ağlar gibi lakırdıeden) bu kelimeağlayık(kullanım alanından kalkmış) ile aynıanlamda verilmiş. Bilindiğiüzere sıfat-fiilleri (Ergin’e göre isim fiilde denilebilir.) yapan ekler kalıcıisim yaptıklarında isimden fiil yapan ek durumuna geçer, ancak geçici isim-ler de isim ve sıfat olarak kullanılır, dolaysıyla onlar da isim sayılabilirler(Ergin, 1999, s. 262). Bu açıklamaya rağmen, bu sözlükte geçici olarak kul-lanılmışolan sıfat fiillerin diğer sözlüklerde madde başıolarak kullanılmadı-ğınıda belirtmek gerekmektedir.Kâmûs-i Türkî’de bulunan Arapça ve Farsça asıllıkelimeler Mual-lim Naci’nin Lügat-ıNaci ve Salahî’nin Kâmûs-i Osmanî’sinde bulunanArapça ve Farsça asıllıkelimelerden daha azdır. Ancak bazıTürkçe eklerleoluşturulan veŞemseddin Sâmî’nin tespitine göre Türkçe sayılmasıgerenkelimelerin mânâlarıaçıklanmadan Arapça ve Farsça anlamdaşlarıyla da ve-rilmiştir:vefâdarlık=vefâdârîgibi.


Türkçe asıllıolup bugün kullanılmayan bazıkelimeler sözlüğe alın-mıştır:ağlayık(daima ağlar gibi duran ve halinden müşteki olan ),aralaş-mak (seyrekleşmek),arpalamak(hayvan-yemden hastalanmak),artık-lık(ziyadelik), artamak(arada kalmak, evladın vefatından sonra yaşamak),ağlamsamak(ağlar gibi olmak, yalandan ağlamak) gibi. Sözlük’teki anlam-larıyla verilen bu kelimeler Türkiye Türkçesinde çok seyrek veya hiç kulla-nılmamaktadırlar. Ancak yapım ekleri gerek Türkçe asıllıkelimelere, gerek-se Arapça başta olmak üzere Sözlük’te belirtilen diğer dillerden gelen keli-melere rahat bir biçimde eklenmiştir. Bunlardanartıklık(artukluk) fazilet,kemal, üstünlük karşılığıolarak önceki metinlerde kullanılmıştır (TaramaSözlüğü). Ayrıca bugün kullanmadığımız Türkçeleştirilmişbirtakım kelime-ler de Sözlük’te bulunmaktadır :afatlamak(Ar. afet) : sabrınıtüketmek, bî-karar etmek. Bu durum Türkçenin işlek yapım ekleriyle dilin yapısına uygunkelimeler yaparak dilde sadeleşme sürecine katkıda bulunmayıamaçlıyorolabilir. Bunu Sözlük’te gördüğümüz gibi dönemin eserlerinde de görmekte-yiz: Örneğin, “Türkçe sıfatlar hiçbir vakit cemlenmezler” (Karahan -Ergönenç, 2000, s.78) Fakat bunun, genelde o günden bugüne uygulanan biryol olduğunu görmekteyiz. Yazar bu tür kelimelerin bazılarınıAnadoluTürkçesinin unutulmuşkelimelerinden ve halk ağızlarından almıştır. Fakathalk ağzından alınankelimelerin coğrafyasını(Bordas, 1972, s. XI), yani,hangi kelimelerin nerelerde daha yoğun bir biçimde kullanıldıklarınıtespitetmek hem farklıbir çalışmayıgerektirdiğinden hem de bu konunun dışındaolduğundan sadece Sözlük’te bu yapılanmanın olduğu söylenmekle yetinil-miştir.


Yerine göre yabancıdillerden gelen kelimelerin ait olduklarıdildekiyapılarıüzerinde de durulmuştur:bi’l-müşâhede( bâ: harf-i cer, el: harf-itarif. Aynışekilde bazen, yerine göre Arapça asıllıkelimelerin vezinleri ve-rilmiş, bazen Kâmûs-i Türkî’de kökeni Farsça olarak gösterilen bir kelime-nin, meselâuzletgâh, uzletgüzin, uzletnişîn: burada uzlet (Ar.) + -güzin, + -gâh, + -nişîn vb. açıklamalar bulunmaktadır. Benzer uygulamayıTDK’ninsözlüğünde de görmekteyiz: vatanperver: vatan (Ar.)-perver (Far.).Kâmûs-i Türkî’de Türkçe kelimelerden bazılarının türeyişbiçimleride verilmiş: adım > atmak’tan. Bazen kelimelerin Eski Türkçedeki kullanım-larıyla da verilmekte :ağrıiçinagrık’dan (Von Gabain). Bilindiği üzere ke-limelerdeki buşekil değişiklikleri farklıfrekanslarda da olsa, Türkçenin bili-nen tarihinden beri mevcuttur. Ayrıca o günden bu güne birçok kelimedeanlam değişiklikleri olmuştur. Bunu TDK’nin sözlüğüyle karşılaştırdığımızKâmûs-i Türkî’de de görmekteyiz: Örneğinarkalık: belden yukarısınıörtenbir nevi libas ki yelek üstüne giyilir: TDK’da 1. sırt dayamaya yarayan yer,3. (eski) evde giyilen kolsuz kalınca bir tür hırka. Ayrıca, özel kullanımı olan bazıkelimeler günümüzde genelleşmişolarak kullanılmaktadır.Arkalıç: hamal semeri, TDK’daarkalık.Yabancıdillerden gelen kelimelerden bazılarıiçin karşılık bulunur-ken nesnenin özelliği öne çıkarılmıştır: altıpatlar ( Fr. revolver).ŞemseddinSâmî bu uygulamayıKâmûs-i Fransevî’de Fransızca kelimelere karşılıkbulmak için de yapmıştır:aspiratör(Fr. aspirateur): nefes alan, nefes eden,küvet(Fr. cuvette: leğen, oluk hazinesi) gibi. Kâmûs-i Türkî’de tartışılacakkelime yapım tespitleri de bulunmaktadır: Örneğin, akşam kelimesi içinak(T.) +şam(Far.) vb.şeklinde değerlendirmeler bulunmaktadır. Ancak bukelimeyle ilgili çeşitli değerlendirmeler yapan Hasan Eren (Eren, 1999, s.6)bu görüşü kabul etmemektedir.Madde başıkelimelere verilen karşılıklar, kelimelerin yapılarına,kapsadıklarıanlamlara, dilde kullanılma sıklıklarına ve tarihi süreçkelimele-rin yaşlarına(Bordas, 1972, s. X) yani eski, yeni vb. olmalarına, Türkçe ve-ya yabancıasıllıolup olmamasına, genel dilde yahut terimler sahasında ol-malarına ve diğer özelliklerine bağlıolarak ele alınmıştır. Kâmûs-i Türkî’detek karşılıkla geçiştirilen kelimeler olduğu gibi, tafsilatlıbirşekilde anlam-landırılan kelimeler de bulunmaktadır. Kelimelere verilen karşılıklardakitürevler numaralandırılmak suretiyle verilmiş, kelimeyle yapılan atasözü,özdeyiş, deyim, terim vb. kalıplar da birden fazla karşılıkla ifade edilmekistenildiklerinde duruma göre numara verilerek anlamlandırılmıştır. Örneğinağızkelimesine TDK’nin sözlüğünde olduğu gibi genişçe ve paralel yöntem-le anlamlar verilmiştir.Bazıkelimelerin dildeki farklıses kullanımlarıverilmiştir :atlı-atlugibi. Ayrıca yerine göre bazıkelimelerin nasıl okunmasıgerektiği yazılmış-tır: okunuş:aratgibi. Bazıkelimelerin yapılışşekilleri tartışmalıdır :afet+can,aydın[ay +tün(gece) = aylı(gece)].



Benzer kelime yapılandırma-larıvardır :eşekkelimesinineşmek’ten geldiği ifade edilmiş, ancak bunutasdik eden bir açıklamaya rastlanılamamıştır. Türkçe sözlüklerde rastlan-mayan ancak bazıbatıdillerine ait sözlüklerde görülen bir uygulama :ekfiilin(i-mek ) zaman ve kip çekimi verilmiştir.Kâmûs-i Türkî’deki madde başıkelimelerden bazılarının yanına ya-zımındaki imla farklılıklarıda eklenmiştir:batur,başkaca,başka,bağırsak,cezve (ikinci yazımşekli için,imlasımüreccahdurifadesi bulunmaktadır).Kelime üretme gayreti içerisindeeklerin hemen her köke rahatlıklaeklenebildiği görülmektedir:altmışlamak(altmışyaşına varmak, altmışlıkolmak),alçaklatmak(indirmek, azaltmak). Kâmûs-i Türkî’de bunun gibitüretilmişpek çok kelime bulunmaktadır. Bu kelimelerin ve benzeri diğer kelimelerin yapılışlarıkelime yapım kurallarıiçerisinde doğrudur. AncakKâmûs-i Türkî’deki bu tür kelime yapımlarının dile yeni kelimeler kazan-dırmak ve kavramlarıTürkçe asıllıkelimelerle karşılamak amacına yönelikolduğu görülse de kelimenin kalıcılığınıöne çıkarmak gerekmektedir. Ancaksözlük yapımcılarıbaştan beri yaşayan kelimeleri tercih etmişlerdir : “İsim-ler, isim olarak konulmuşkılıç, ok gibi kelimelerdir. Bunlar başka kelimedençıkmışdeğildir. Ancak türeme yoluyla gelenler başkasından çıkmıştır. Bun-ların birtakımlarıvardır dil kuralına uygundur, fakat kullanılmazlar, ben kul-lanılanlarıyazdım, kullanılmayanlarıbıraktım” (Divanü-Lûgat-it-Türk,1998, s.11). Bu tespitten hareketle sözlüğe alınacak kelimelerin dilde yaşa-yan, dilin mensuplarıtarafından kullanılan ve benimsenen türden olmalarıgerekmektedir. Bilindiği üzere genelde dillerdeaktif,pasifveölükelimelerbulunmaktadır (Lexicologie, post.queensu, internet).Dolayısıyla ölü kelime-lerin sözlüğe alınamaması, kullanım frekansıçok düşük olanların ise işaret-lenmeleri gerekir. Kullanım alanından kalkmış, hiç kimsenin kullanmadığıkelimeler için ayrısözlük/sözlükler yapılabilir.Özellikle sadece belli bir alanla ilgili uzmanlar tarafından kullanılanve kullanım sıklığıdüşük terimlerin de sözlüğe alınmamasıvb. hususlarıngöz önünde bulundurulmasıgerekmektedir.Ş. Sâmî sözlüğünde kelimelerinbazılarınıterkedilmiş(metruk) diye işaretlemiştir. Ayrıca Kâmûs-i Türkîhazırlanırken kelime anlamlarının verilişsırasıgöz önüne alınmıştır. Ancakbilindiği üzere madde başıkelime anlamlandırmalarısözlükten sözlüğe bir-takım farklılıklar gösterebilmektedir. Meselâ; önce kelimenin asıl anlamı,sonra mecaz anlamıve daha sonra diğer anlamlarıverilmeli ilkesine uyulma-sına karşın alt anlamlarda farklılıklar doğmaktadır, bunababakelimesiniörnek verirsek pek çok anlamına ilave olarak dünyaya gelmeyi sağlayan var-lık, saygıya dayalıanlam Hıristiyanların babası, kurucu, cerrahinin kurucusuve diğerlerini sayabiliriz. (Bordas, 1972, s. XIII ). AynışekildeŞ. Sâmî’ninde karşılaşılan yeni kavramlara isim verirken yan ve mecaz anlamlarda bir-takım farklıancak geçerli tanım kullandığını görmekteyiz.