Ethem Pertev Paşa

Erzurum'da doğmuştur. Söylemezoğullarından Mehmet Efendinin oğludur. 20 yaşma kadar babasıyla birlikte Anadolu'nun çeşitli yerlerini gezmiş, burada rastladığı kimselerden doğu kültürüne ve edebiyat kültü­rüne katmıştır. Babasının ölümü üzerine Trabzon valisi Abdullah Paşa tarafından himaye edilerek divan katibi olmuş bilahare mektupçuluğa tayin edilmiş, sonra Paşa ile birlikte 7 yıl çeşitli şehirlerde bulunmuş ve buralarda Fransızca öğrenmeye başlamıştır. Sonra elçilik katibi olarak Berlin'e gitmiş burada 3 yıl kalarak Almanca öğrenmiştir. İstanbul'a dönünce tercüme odasında çalışmış daha sonra çeşitli yerlerde kayma­kamlık, mutasarrıflık, maliye ve gümrük işlerinde sonra da seraskerlik müsteşarlığında bulunmuştur. Ali Paşanın ölümü üzerine Sadrazam olan Nedim Paşa tarafından İstanbul'dan uzaklaştırılmış Kastamonu'da ölmüş­tür.

Doğu kültürü ile yetişen, Fransızca'yı sonradan öğrenen Ethem Per­tev Paşanın yazılarında eski kültürün ve nesrin izleri kuvvetle görülür. Şinasi'nin Tasvir-i Efkar'da yazdığı İstanbul Sokaklarının Tenvir ve Tathiri makalesine karşılık olarak Ethem Pertev Paşa Avave Nameyi yazmıştır.

Bu yazının diğer mühim yanı da bizde ilk defa karşılıklı konuşma şeklinde yazılmış olmasıdır. Paşanın İslamlıkta bir erkeğin bir çok kadın­la evlenmesi hakkında ve bu geri zihniyeti müdafaa için yazdığı Itlak-ul Efkar adlı eserin pek kıymeti yoktur. Dikkate değer bir eseri Habname (Rüya kitabı) dir. Burada güya rüya görerek Farmasonluk'u tasvir e-der.(Masonluğu tarif eder) İstanbul'da ilk defa masonluk 1857 de başla­mıştır. Devlet büyüklerinden olan Paşa kendini edebiyata pek vermemiş­tir.

Sadrazam olan Mahmut Nedim Paşayı övmek için hece vezniyle ya­zılmış şiirdir. Pertev Paşa bu manzume tegazzül edası ile başlamıştır.

Son üç beyiti bir methiye bölümü olarak yazmıştır. Yeni bir terkip örneği vermiştir. Ancak aynı terkibi Manastırlı Rıfat Bey tarafından de­nendiği, P. Paşanın bu şiirini Faik Bey'e bir karşılık (nazire)oIduğunu böylece bu mahalli ve milli söyleyişin meydana getirildiği devirde bir yayılma arzusu gösteren bir yerli zevkten olduğunu söyleyebiliriz(esasen M. Nedim paşa kendisine bu kadar milli bir destan yazılacak değerde bir sadrazam değildi).

Bu iki destanda (Fâ beyin Alipam söylediği destan) dikkatiçe­ken nokta halk deyimleriyle Imlkm kullandığı ifadelerde meydana geti­rilmiş olmasıdır. Bu dil o devirde bilhassa İstanbul'da konuşulan bir aile lisanıdır. Asrın şairlerinin tümünden hemen hemen farksızdır.

Ethem P. Paşa da A. Paşa gibi ve ondan sonra hece vezni ile manzu­me yazdı. Sadrazam Mahmut Nedim Paşayı destan tarzında uzun bir manzume ile methetmiştir.

Ayrıca ilk defa garptan iki manzum tercüme ile iki uzun makale nak­leden yine E. P. Paşadır.

Bunlarda Victor Hugo'dan uyuyan çocuk manasına gelen Tıfl-ı Nai m diğeri de JJ. Rousso'dan Baka-yı Ruf manzumelerini tercüme etti. Birin­ci manzume aynı zamanda nazım şekli itibariyle de o zamana kadar mem­lekette hiç tanınmayan cinsten müzdeviç kafiyelidir. 8'er kıtadan meyda­na gelen bu şekil şöyledir.



Doğu kültürü ile yetişen, Fransızca'yı sonradan öğrenen Ethem Per­tev Paşanın yazılarında eski kültürün ve nesrin izleri kuvvetle görülür. Şinasi'nin Tasvir-i Efkar'da yazdığı İstanbul Sokaklarının Tenvir ve Tathiri makalesine karşılık olarak Ethem Pertev Paşa Avave Nameyi yazmıştır.

Bu yazının diğer mühim yanı da bizde ilk defa karşılıklı konuşma şeklinde yazılmış olmasıdır. Paşanın İslamlıkta bir erkeğin bir çok kadın­la evlenmesi hakkında ve bu geri zihniyeti müdafaa için yazdığı Itlak-ul Efkar adlı eserin pek kıymeti yoktur. Dikkate değer bir eseri Habname (Rüya kitabı) dir. Burada güya rüya görerek Farmasonluk'u tasvir e-der.(Masonluğu tarif eder) İstanbul'da ilk defa masonluk 1857 de başla­mıştır. Devlet büyüklerinden olan Paşa kendini edebiyata pek vermemiş­tir.

Sadrazam olan Mahmut Nedim Paşayı övmek için hece vezniyle ya­zılmış şiirdir. Pertev Paşa bu manzume tegazzül edası ile başlamıştır.

Son üç beyiti bir methiye bölümü olarak yazmıştır. Yeni bir terkip örneği vermiştir. Ancak aynı terkibi Manastırlı Rıfat Bey tarafından de­nendiği, P. Paşanın bu şiirini Faik Bey'e bir karşılık (nazire)olduğunu böylece bu mahalli ve milli söyleyişin meydana getirildiği devirde bir yayılma arzusu gösteren bir yerli zevkten olduğunu söyleyebiliriz(esasen M. Nedim paşa kendisine bu kadar milli bir destan yazılacak değerde bir sadrazam değildi).

Bu iki destanda (Faik beyin Ali paşaya söylediği destan ) dikkati çe­ken nokta halk deyimleriyle halkın kullandığı ifadelerde meydana geti­rilmiş olmasıdır. Bu dil o devirde bilhassa İstanbul'da konuşulan bir aile lisanıdır. Asrın şairlerinin tümünden hemen hemen farksızdır.

Ethem P. Paşa da A. Paşa gibi ve ondan sonra hece vezni ile manzu­me yazdı. Sadrazam Mahmut Nedim Paşayı destan tarzında uzun bir manzume ile methetmiştir.

Ayrıca ilk defa garptan iki manzum tercüme ile iki uzun makale nak­leden yine E. P. Paşadır.

Bunlarda Victor Hugo'dan uyuyan çocuk manasına gelen Tıfl-ı Naim diğeri de J.J. Rousso'dan Baka-yı Ruf manzumelerini tercüme etti. Birin­ci manzume aynı zamanda nazım şekli itibariyle de o zamana kadar mem­lekette hiç tanınmayan cinsten müzdeviç kafiyelidir. 8'er kıtadan meyda­na gelen bu şekil şöyledir.



4.2.1. Ethem Pertev Paşa Destanı Bu deli gönlüm coşkunluğu var Zannım o yosmanın müptelasıdır Bitirmiş sabrımı bilmem ne arar Aşk ehlinin eski budalasıdır

Merhameti yoktur dinlemez ahi Bin aşk öldürür her bir nigahı Gamzesinin kadim aşinasıdır Sıdk ile zamanda sıddık-ı ekber Adlü siyasetle Hazret-i Ömer Zuhal ile hayası Osman'a benzer İrfan ile vaktin murtazasıdır

Bağışlar kalemi bizlere kuvvet Re'yi ile nizam bulur memleket Verilmiş kendine her türlü hikmet Edeb meclisinin Baykara'sıdır Ey asatı cihan , hıdiv-i zişan Vegane-i zaman fesid-i devran Cenab-ı Eiham'm bi reyb-ü güman Bahtı kutluların pişuva'sıdır.