Osmanlı Türkçesi üzerine yanılmalar…
Normal bir uygulamayı bile sorun hâline getirmede ülke olarak çok başarılıyız. Milli Eğitim Bakanlığı, Orta öğretim kurumlarında seçmeli ders olarak okutulacak Osmanlı Türkçesi dersinin ilahiyat kökenli öğretmenler tarafından verilmesini öngörmüş bu da bazı tartışmaları beraberinde getirmiştir. Milli Eğitim yetkililerinin Osmanlı Türkçesi dersinin İlahiyat kökenli öğretmenlerin vermesi kararını hangi mantıkla aldıklarını anlamakta gerçekten güçlük çekmekteyiz.
Osmanlı Devleti gerilemeye başlayınca her kesim kendi bakış açısına göre bu duruma çözüm aramış, sonra kendi bakış açısına göre bazı öneriler getirmişti.
Olaya dini açıdan bakan ulemaya göre Osmanlının gerilemesinin sebebi dini idi. İmanının zayıflamasıyla devletin zayıflamasının normal olduğunu, İslam’a eskisi gibi sarılır ve gereklerini yerine getirdiğimiz takdirde zaferlerin geleceğini dile getirmişlerdi. Bürokratlar ise, imparatorlukta devlet mekanizmasının bozulduğunu, sorumluluk gerektiren makamlara ehli olmayan kişilerin getirilmesiyle işlerin iyi yürüyemediğini, bu yüzden geri kalmanın kaçınılmaz olduğunu dile getirmiş, geri kalmanın sebebini bürokraside görmüşlerdi. Askeri kanat ise yeniçerilerin eski gücünde olmadığını, teknik olarak Avrupa askerlerinden çok geri olduğunu, Yeniçeri Ocağının teknik olarak donatılması gerektiğini ileri sürüyordu.
Yani herkes aldığı eğitim ve bakış açısına göre kendince geri kalmışlığa çare bulmaya çalışıyorlardı. Şimdi Milli Eğitimi yönetmeye çalışanlar olaylara Osmanlı ulemaları gibi baktıkları için her sorunu dini açıdan değerlendirerek halledebileceklerini zannetmektedirler. Osmanlı Türkçesi dersini, ilahiyat mezunu öğretmenlerin vermesi gerektiği kararına ulaşmalarının mantığı bu olsa gerek.
Osmanlı Türkçesi dersini ilahiyat kökenli öğretmenlerin yürütmesine karar verenlerin Osmanlı Türkçesi dersinin ne olduğundan haberleri bile yoktur. Bunlar bu dersi Arapça ile karıştırıyorlar. Osmanlıca Arap harfleri ile yazılmış Türkçe metinlerdir. Azerbaycan’da bu ders okutulsa eski metinler Kril alfabesi ile yazıldığı için Rusça öğretmenlerinin mi bu derse girmesi gerekirdi. Piyasada onlarca Osmanlı Türkçesi kitabı var, bunlardan hangisini ilahiyat hocaları yazmıştır? Bir kişinin lisans eğitiminde biraz Arapça dersi alması bu dersi vermesi için yeterli bir sebep değildir. Edebiyat bölümü mezunu olan arkadaşların bazıları üniversitede Arapça dersi almışlardır, şimdi bunların imam hatip liselerinde Arapça dersine girmeleri mi gerekmektedir?
Bu dersi en iyi ve bilinçli şekilde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenleri verir. Çünkü bu ders Türkçedir, grameri de Türkçedir. Edebiyat fakültesi ile ilahiyat fakültelerinin derslerini karşılaştırdığımızda, edebiyat bölümü öğrencilerinin dört dönem boyunca ortalama 12 saat Osmanlı Türkçesi dersi aldıklarını, İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin bir dönem ve ortalama 2 saat Osmanlı Türkçesi dersi aldıklarını görmekteyiz. Edebiyat bölümlerinde de Osmanlı Türkçesi dersine Arapça bilen Eski Türk Edebiyatı hocalarından ziyade dilbilgisi hocaları girerler. Çünkü bu dersi vermek için bu dilin kurallarını çok iyi bilinmesi gerekmektedir.
Tüm dünyada uygulanan eğitim politikalarının birinci amacı kalite ve verimliliği artırmak olmuştur. Eğitim siyasi politikaların uzağında herkesi içine alan, herkese eşit davranan, bireyler arasında ayrım yapmayan, liyakat sahibi insanların hakkının verildiği bir ortamda gelişir. Kültürel tarihimizin sürekliliği açısından Osmanlı Türkçesi dersinin liselerde seçmeli ders olarak okutulması kendi dilimize göstermiş olduğumuz bir saygıyı yansıtırken, aynı dersi Türk Dili ve Edebiyatı kökenli öğretmenlerin değil de İlahiyat kökenli öğretmenlerin vermesi, o dile ve o dilin öğretmenlerine büyük bir saygısızlık olmaktadır. Arapçayı kısmen bilen Türkçeyi de bilir demekle kendi dilimize çok büyük bir hakaret ettiğimizin farkında mıyız? Maalesef Türkçe Türklerin elinden çile çekmeye devam ediyor.
Şurası unutulmamalıdır ki Osmanlı Tarihi ne kadar Türk’ün tarihi ise Osmanlı Türkçesi de o kadar Türk’ün dilidir ve öz be öz Türkçedir.
Osmanlı Devleti gerilemeye başlayınca her kesim kendi bakış açısına göre bu duruma çözüm aramış, sonra kendi bakış açısına göre bazı öneriler getirmişti.
Olaya dini açıdan bakan ulemaya göre Osmanlının gerilemesinin sebebi dini idi. İmanının zayıflamasıyla devletin zayıflamasının normal olduğunu, İslam’a eskisi gibi sarılır ve gereklerini yerine getirdiğimiz takdirde zaferlerin geleceğini dile getirmişlerdi. Bürokratlar ise, imparatorlukta devlet mekanizmasının bozulduğunu, sorumluluk gerektiren makamlara ehli olmayan kişilerin getirilmesiyle işlerin iyi yürüyemediğini, bu yüzden geri kalmanın kaçınılmaz olduğunu dile getirmiş, geri kalmanın sebebini bürokraside görmüşlerdi. Askeri kanat ise yeniçerilerin eski gücünde olmadığını, teknik olarak Avrupa askerlerinden çok geri olduğunu, Yeniçeri Ocağının teknik olarak donatılması gerektiğini ileri sürüyordu.
Yani herkes aldığı eğitim ve bakış açısına göre kendince geri kalmışlığa çare bulmaya çalışıyorlardı. Şimdi Milli Eğitimi yönetmeye çalışanlar olaylara Osmanlı ulemaları gibi baktıkları için her sorunu dini açıdan değerlendirerek halledebileceklerini zannetmektedirler. Osmanlı Türkçesi dersini, ilahiyat mezunu öğretmenlerin vermesi gerektiği kararına ulaşmalarının mantığı bu olsa gerek.
Osmanlı Türkçesi dersini ilahiyat kökenli öğretmenlerin yürütmesine karar verenlerin Osmanlı Türkçesi dersinin ne olduğundan haberleri bile yoktur. Bunlar bu dersi Arapça ile karıştırıyorlar. Osmanlıca Arap harfleri ile yazılmış Türkçe metinlerdir. Azerbaycan’da bu ders okutulsa eski metinler Kril alfabesi ile yazıldığı için Rusça öğretmenlerinin mi bu derse girmesi gerekirdi. Piyasada onlarca Osmanlı Türkçesi kitabı var, bunlardan hangisini ilahiyat hocaları yazmıştır? Bir kişinin lisans eğitiminde biraz Arapça dersi alması bu dersi vermesi için yeterli bir sebep değildir. Edebiyat bölümü mezunu olan arkadaşların bazıları üniversitede Arapça dersi almışlardır, şimdi bunların imam hatip liselerinde Arapça dersine girmeleri mi gerekmektedir?
Bu dersi en iyi ve bilinçli şekilde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenleri verir. Çünkü bu ders Türkçedir, grameri de Türkçedir. Edebiyat fakültesi ile ilahiyat fakültelerinin derslerini karşılaştırdığımızda, edebiyat bölümü öğrencilerinin dört dönem boyunca ortalama 12 saat Osmanlı Türkçesi dersi aldıklarını, İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin bir dönem ve ortalama 2 saat Osmanlı Türkçesi dersi aldıklarını görmekteyiz. Edebiyat bölümlerinde de Osmanlı Türkçesi dersine Arapça bilen Eski Türk Edebiyatı hocalarından ziyade dilbilgisi hocaları girerler. Çünkü bu dersi vermek için bu dilin kurallarını çok iyi bilinmesi gerekmektedir.
Tüm dünyada uygulanan eğitim politikalarının birinci amacı kalite ve verimliliği artırmak olmuştur. Eğitim siyasi politikaların uzağında herkesi içine alan, herkese eşit davranan, bireyler arasında ayrım yapmayan, liyakat sahibi insanların hakkının verildiği bir ortamda gelişir. Kültürel tarihimizin sürekliliği açısından Osmanlı Türkçesi dersinin liselerde seçmeli ders olarak okutulması kendi dilimize göstermiş olduğumuz bir saygıyı yansıtırken, aynı dersi Türk Dili ve Edebiyatı kökenli öğretmenlerin değil de İlahiyat kökenli öğretmenlerin vermesi, o dile ve o dilin öğretmenlerine büyük bir saygısızlık olmaktadır. Arapçayı kısmen bilen Türkçeyi de bilir demekle kendi dilimize çok büyük bir hakaret ettiğimizin farkında mıyız? Maalesef Türkçe Türklerin elinden çile çekmeye devam ediyor.
Şurası unutulmamalıdır ki Osmanlı Tarihi ne kadar Türk’ün tarihi ise Osmanlı Türkçesi de o kadar Türk’ün dilidir ve öz be öz Türkçedir.
Osmanlıca Üzerine Köşe Yazıları
- OSMANLI BİLE OSMANLICA’YA KARŞIYDI (!)
- Osmanlı Türkçesi üzerine yanılmalar…
- Osmanlıca bir konuşma dili midir?
- Osmanlıca Üzerine
- Osmanlıca ve Türkçe Tartışmaları