Osmanlıca ve Türkçe Tartışmaları

Bugünkü yazımda; “son günlerde sıkça dile getirilen Osmanlıca hakkında, yaptığım araştırmalara dayanan önemli bazı bilgileri paylaşacağım.” Eski Anadolu Türkçesi, Türk dilinin nasıl ve ne zaman teşekkül ettiği hala

tartışmalı olan dönemlerinden biridir.
Bazı araştırıcılara göre Anadolu‘ya gelen Oğuzların 13. yüzyıldan önce yazı dilleri yoktur ve onlar 11. ve 12. yüzyıllarda Türkçeyi sadece sözlü edebî geleneklerinde devam ettirmişlerdir.
Yazı dilleri Arapça ve Farsçadır. Şartların olgunlaşmasıyla 13. yüzyıldan itibaren Oğuzcaya dayalı yeni bir yazı dili meydana gelmiş ve bu dille eserler yazılmaya başlanmıştır.
Bazı araştırıcılar ise telif tarihleri ve yerleri bilinmeyen ve karışık dilli tabir edilen birtakım eserlerden hareketle, Oğuzların 12. yüzyıl ortalarına kadar Karahanlı yazı diline bağlı, ancak kendi lehçe özelliklerinin ağır bastığı bir yazı dillerinin olduğu ve 13. yüzyıldan itibaren bu yazı dilinin tamamen Oğuzcalaştığı görüşündedir.
Eski Anadolu Türkçesi yabancı unsurlar bakımından Batı Türkçesinin en temiz devridir. Bu devirde Türkçeye Arapça ve Farsça unsurlar girmeye başlamıştır.
Fakat bu unsurlar kesifliğini (yoğunluğunu) yavaş yavaş artırmış ve ancak devrenin sonlarında geniş bir istila başlangıcı halini alarak Osmanlıcanın doğuşunu hazırlamıştır.
Devamını buradan okuyun : Eski Anadolu Türkçesi Dil Özellikleri

Yeryüzündeki Diller

Bir dili anadili olarak konuşanların çok olması, o dilin dünyada yaygın olarak kullanıldığını göstermez. Çince 1,2 milyar, İngilizce 330 milyon kişinin anadili olmasına rağmen, dünyada 1,5 milyar kişi Çince konuşurken 1,7 milyar kişi, İngilizce ile haberleşmektedir.

Yeryüzünde konuşulan diller konusunda kaynaklarda farklı sayılar verilmektedir. 1997 yılında UNESCO tarafından yapılan bir araştırmada, dünyada konuşulan 10.000 dil olduğu tespit edilmiştir. Bu dillerin yaklaşık 2.000 kadarının yazılı şeklinin olduğu bilinmektedir. Toplam 52 ülkede resmî dil olarak 1,7 milyar kişi tarafından konuşulan İngilizce ilk sırada yer almaktadır. Diğer diller şöyle sıralanmıştır: Çince 1,5 milyar, Hintçe 418 milyon, İspanyolca 372 milyon, Arapça 255 milyon, Rusça 254 milyon, Portekizce 218 milyon, Fransızca 124 milyon, Almanca 121 milyon, Türkçe 120 milyon.
George Weber’in “Dünyanın En Tesirli On Dili” adlı makalesinde; İngilizcenin 115, Fransızcanın 35, Arapçanın 24, İspanyolcanın 20, Rusçanın 16, Türkçenin ve lehçelerinin 12, Almancanın 9, Portekizcenin 5, Hintçe ve Urducanın 2, Bengalcenin 1, Japoncanın 1 ülkede konuşulduğu bilgisine yer verilmiş ve diller, anadili olarak konuşan insan sayısına göre şöyle sıralanmıştır:
Devamını buradan okuyun : Yeryüzündeki Diller ve Kelime Alışverişleri

Türk Dil İnkilabı (Devrimi)

Tanzimatla başlayan, Balkan Harbi sonunda milliyetçilik ülküsü içerisinde biçimlenen ve özellikle Cumhuriyet döneminde, Atatürk’ün önderliğinde bir inkılâp niteliğini kazanan bir dil hareketi. Bu hareket dilimizden yabancı söz ve kuralların atılarak Türkçenin çağdaş bir bilim ve kültür dili durumuna gelmesi için, dilin bilimsel yöntemlerle işlenerek gelişmesini amaçlıyordu.

Osmanlı devletinin yükselme döneminde bilime ve ede­biyata büyük önem verildi. O dönemde Araplar, bilim ala­nında ileri idiler. Bu bakımdan bilim alanında baş vurula­cak kaynakların çoğu Arapça idi. X – XIII. yüzyıllar arasın­da İran’da güçlü şairler ortaya çıkmıştı ve Farsça üstün bir edebiyat dili haline gelmişti. Edebiyat alanında da İran şairleri örnek alındı.

Bu durum, medreselerde Arapça ve Farsçanın öğretil­mesi sonucunu doğurdu. Türk şairleri, güçlerini ortaya koy­mak için Türkçe şiirler yanında Arapça ve Farsça şiirler de yazmaya başladılar, hatta bu dillerle divanlar veren şairler bile çıktı.

İslâm dininin etkisiyle daha XI. yüzyıldan başlayarak Türkçeye Arapça ve Farsça kelimeler girmeye başlamıştı. Yükselme döneminde ise Arapça, Farsça ve Türkçenin ka­rışımı olan bir aydınlar dili meydana geldi. Osmanlıca adı verilen bu dilde yabancı kelimeler için herhangi bir sınır­lama söz konusu değildi. Yüzyıllar boyunca medreselerde Arap ve Fars grameri okutulurken, Türk grameri bir yana bırakıldı. Türk aydını Arapça kurallarla Arapça köklerden yeni kelimeler üretebiliyordu. Ancak, Türkçenin kuralları­nı bilmediği için, ana diline yönelemiyordu.
Devamını buradan okuyun : Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırma Merkezi

Osmanlı Türkçesi

Osmanlı Türkçesi ya da Osmanlıca, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk anayasası olan Kanun-ı Esasî’de geçtiği haliyle 13 ncü ile 20 nci yüzyıllar arasında Anadolu’da ve Osmanlı Devleti’nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmış olan, Arapça ve Farsçadan etkilenmiş Türk dilidir. Alfabe olarak Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır. Halk arasında bazen yanlış kullanım olarak bu dil dönemi için “Eski Türkçe” tabiri de kullanılmaktadır.

Osmanlı Türkçesi kendi arasında kronolojik esasa göre sınıflandırılmıştır:

1. Eski Osmanlı Türkçesi: 15. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar.
2. Klasik Osmanlı Türkçesi: 16. yüzyıldan 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar.
3. Yeni Osmanlı Türkçesi: 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyıla kadar.

Osmanlı yönetici sınıfının ve eğitimli seçkinlerin kullandığı bir yazışma ve edebiyat dili olan Osmanlı Türkçesi, günlük hayatta konuşulan bir dil olamamıştır. En belirgin özelliği, Türkçe cümle altyapısı üzerinde, İslam dünyasının klasik kültür dilleri olan Arapça ve Farsçayı serbestçe kullanma olanağı tanımasıdır.
Devamını buradan okuyun : Vikipedi-Osmanlı Türkçesi

Osmanlıca hem kolay, hem de çok zordur

Harvard-Koç Üniversitesi Osmanlıca Yaz Okulu kurucularından, klasik Türk edebiyatı uzmanı Prof. Dr. Gönül Tekin bugünkü Türkçenin, Arap alfabesiyle yazılması ve okutulması halinde Osmanlıcanın çok kısa bir zamanda, bir ayda öğretilebileceğini belirterek, “Bu dili öğrenmek hem çok kolay ve bir o kadar zordur. Osmanlıcayı öğrenen kişilerin en azından 1 yıl Arapça ve Farsça grameri öğrenmesi gerektiğini” ifade ediyor.

Profesör Tekin ayrıca; “15. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar Osmanlı Devletinde Arap alfabesiyle meydana getirilmiş olan manzum ve mensur (şiir ve düz yazı) eserlerdeki yazı dilinin adı Osmanlıcadır.
Aslında bu dil, içinde Arapça, Farsça ibareleri, deyimleri ve ifadeleri ihtiva eden Türkçedir.
Bugün nasıl Türkçenin içinde pek çok İngilizce, Fransızca, Yunanca, hatta İtalyanca kelimeler ve deyimler bulunmakta ise Osmanlıcanın içinde de yukarıda belirttiğimiz yabancı unsurlar bulunmaktaydı.
Ama bu durum, kullandığımız Türkçeyi başka bir dil haline getirmemiştir.
Ancak 15. yüzyıldaki Osmanlıca çok sade ve anlaşılabilir bir Türkçe olduğu halde, yabancı kelimeler ve ifadeler yüzyıllar boyunca giderek Türkçenin içinde fazlalaşmış, nihayet 17. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar çok zor anlaşılır, kompleks bir dil (Osmanlıca) meydana gelmiştir” diyor.