OSMANLICA ÜZERİNE

Başbakanlık Osmanlı Arşivi Yayın Koordinatörlüğünde bulunan Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi araştırma görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Zeki İzgöer ile Osmanlıca üzerine konuştuk.



Son günlerde devam etmekte olan Osmanlıcanın liselerde ders olarak okutulması tartışması var? Sizce Osmanlıcayı öğrenmek neden önemlidir?



Son günlerde Osmanlıca çerçevesinde yapılan tartışmalar aslında yeni değil. Son 10-15 yıldır genç nesillerimiz dedelerinden kalan mirasa sahip çıkmak istiyor. Onlardan miras kalan bazı eserleri, kitapları, yayın organlarını okumak ve anlamak istiyor. Çünkü 600 yıllık bir devletin bıraktığı miras ve bakiye gerçekten müthiştir. Bu bakiyenin içerisinde sadece Osmanlıya ait evrak değil bununla birlikte Osmanlının kurumlarına ve kuruluşlarına ait dokümanlar da bulunmaktadır. Ayrıca mezartaşları, kitabeler, mühürler de var.
Gençlerimizin, insanlarımızın eskiye olan meraklarını bir şekilde gidermek lazım, daha doğrusu eski ile bir iletişim kurmak lazım. Bizim maalesef eski ile iletişimimiz kopuk. Eski ile Osmanlıyı ve yakın tarihi kastediyorum. İnsanlarımız tarihlerini araştırmacıların yaptıkları eserlerden öğreniyorlar, hâlbuki birebir bu belgeler, dokümanlar elimizin altındadır. Süleymaniye kütüphanesinde iki milyon yazma eser olduğu söyleniyor. Osmanlı arşivinde yüz milyonun üzerine evrak olduğu tahmin ediliyor. Onun dışında gerek İstanbul’da gerek Ankara’da gerek Türkiye’nin birçok ilinde çok çeşitli kütüphanelerimiz ve arşivlerimiz var. Bunların sayısını belki de tespit etmemize, imkân yok. Peki, bu evraklar, bu dokümanlar nasıl değerlendirilecek? Bunlar sadece akademik çalışmanın ürünü olarak kalacaksa bunları değerlendirmek kısa vadede mümkün değildir. Ama müfredat programına Osmanlıcanın bu şekliyle yerleştirilmesi ile belki de şu gerçekleşecektir.


Osmanlıcayı okumaya, incelemeye başlama yaşı ortaokul ve lise sıralarından başlayacak. Bu da tabii ki güzel bir gösterge. Yani Osmanlıcayı okumak ya da anlamak ya da çözümlemek üniversite sıralarından değil daha gerilerden başlayacak ve belki de biz bu vesile ile Osmanlı ile ilgili araştırmalara erken yaşlarda başlamış olacağız.
Şunu ifade etmek istiyorum öncelikle biz Osmanlıyı tanımıyoruz. Osmanlı ile ilgili birtakım birikimlerimiz, tecrübelerimiz, inceleme ve araştırmalarımız var ama Osmanlıyı yüzde yüz tanıdığımızı söyleyemeyiz. Osmanlıyı tanımak için çok daha derinlikli araştırmalara ve incelemelere kalkışmak lazım. Ve bunun da yolu önce Osmanlıcayı çok iyi bir şekilde okumak, sonra çok iyi bir şekilde anlamak ve bu anladıklarımızı da çok iyi bir şekilde yorumlamaktan geçiyor.


Osmanlıcayı bir dil olarak mı görmemiz lazım? Türkçe midir?


Osmanlıca aslında Türkiye Türkçesidir. Osmanlının kullandığı Türkçedir, günümüzle farkı sadece alfabe değişikliğidir. Fakat tabi şunu da hatırdan uzak tutmamak lazım; Osmanlının 600 yıl boyunca kullandığı bu dil bir takım Arapça ve Farsça ağırlıklı kelimelerden, terkiplerden meydana geliyor. Bence bu normaldir. 600 yıllık bir süreç içerisinde zaman zaman her yüzyıl da değişen birtakım cümleler, birtakım kelime kalıpları, kelime grupları olabilir. Günümüz Türkiyesi’nde de var bu. 1923’lü yıllarla 1940’lı yılların, 1970’li yılların hatta günümüzün kullanılan Türkçeleri aynı değil. Bir takım farklı kelimeler olabilir ama bu dilin zenginliğini gösteren bir hadisedir. Zaman zaman biz birtakım Osmanlıca belgelerden, ve metinlerden bazı kelimeleri bugün bile okuyamıyoruz. Ancak lügatler vasıtasıyla bunları çözebiliyoruz. Ben 28-30 yıldır Osmanlıca ile birebir haşır neşir olan birisiyim bu alanda çalışmalarım da var fakat hala belgelerden hiç duymadığımız görmediğimiz kelimelerle karşılaşabiliyoruz. Bu tabii ki, Osmanlıcanın zenginliğini muhteşemliğini gösteren bir şey. Dolayısıyla Osmanlıyı ve Osmanlıcayı iyi anlamak için bu konuda iyi çaba sarf etmek gerekiyor.

Osmanlı üzerinde ihtisas yapmak isteyenler Osmanlıcayı öğrenmeliler fakat herkesin bilmesine gerek yok gibi bir eleştiri de var. Bundan dolayı liselerde Osmanlıcayı zorunlu olarak değil de seçmeli olarak okutulsun şeklinde bir öneri ve talep de var. Her bir Türkiye vatandaşı Osmanlıcayı bilmek durumunda mıdır? İşi alanı başka olacak kişilerin buna ne derece ihtiyacı vardır?


Osmanlıcanın zorunlu olarak okutulup okutulmayacağı konusu tartışılabilir ama benim kanaatim zorunlu olarak okutulması yönündedir. Çünkü bir takım kıyaslamalar yaparsak; özellikle Avrupa’daki genç öğrencilerin yüzyıllar öncesinin metinlerini çok rahat okuyorlar diye biliyorum. Çünkü herhangi bir alfabe problemleri yok. Bunun yanında biz henüz yüzyıl öncesinin eserlerini okuyamıyoruz. Biz de 1928’de gerçekleştirilen bir alfabe değişikliği yüzünden biz daha önceki eserlerimize ulaşamıyoruz. Osmanlıcanın genç nesillerimiz tarafından öğrenilecek olması ve bunun zorunlu hale getirilmesi aynı zamanda gençlerimizin bu kaynaklara dokümanlara kısa yoldan ulaşmaları anlamına gelir. Bunun akademik çevrelerce yürütülüyor olması liselerde Osmanlıcanın zorunlu olmamasın bence gerektirmez. Zorunlu olsun ve gençlerimiz dedelerinin 600 yıl süreyle kullandıkları Osmanlıcayı öğrensinler. Bunun ben kimseye zararı olacak kanaatinde değilim. Aksine faydası olacağını tahmin ediyorum. Bir de Osmanlıcayı okumak, öğrenmek bir medeniyet projesidir. Bir medeniyeti anlamaya doğru bir yönelişin başlangıcıdır. Siz sadece Osmanlıcayı öğrenmiyorsunuz, bunun yanında Osmanlıcanın birtakım terminolojisini birtakım kurumlarına, müesseselerine hatta uluslararası ilişkilere kadar olan yönünü de öğreniyorsunuz. Belgelerin arasına girdikçe dokümanların arasında araştırma yaptıkça önünüze çok daha farklı boyutta bilgiler, belgeler çıkıyor. Osmanlıcanın bir de böyle yönü var. Ben arşivde 27 sene çalıştım, bu süre zarfında şunu kesinlikle söyleyebilirim: Her belgeyi ele alışınızda ayrı bir heyecan ayrı bir duyguya kapılıyorsunuz. Acaba bu belgede ne var diye bir merak taşıyorsunuz. Ve belgeleri okudukça yeni yeni şeyler öğreniyorsunuz.
Belgelerimizin çokluğu ve kıymeti bizi Osmanlıcayı öğrenmeye zorunlu bir hale getiriyor. Ben Osmanlıcanın zorunlu olmasında herhangi bir kayıp görmüyorum ve işin aslının da bu olduğuna inanıyorum.




Gaye Osmanlıca kelimeleri tek tek okumak mıdır? Osmanlı belgelerinin latinize çalışmaları var bunlara rağbet ne ölçüdedir? Bunlara rağbet düşükken bir de harfleri okumak meseleyi çözmeye yetiyor mu?


Tabii sadece Osmanlıca okumak meseleyi çözmeye yetmiyor. Bizde birinci izleyeceğimiz usulün şu olması lazım: İl olarak müfredatta bu dersin tıpkı matematik, sosyal bilimler, tarih gibi orijinal kitaplarının olması lazım. Yani Osmanlıcanın bir müfredat dahilinde okutulması lazım. İyi bir okuma iyi bir anlama ve bunu yazıya aktarma gerçekten bir tecrübe ve birikim istiyor. Bu diğer bilimlerde de böyledir. Yani bir matematik, kimya, fizik dersinde belli bir birikimden sonra siz konuyu anlamaya başlarsınız. Bir konuyu anlayabilmeniz ve onu yorumlayabilmeniz için bilgiyle yüklenmeniz gerekir. Bilgiyle yüklenmiyorsanız o konuyu anlayamazsınız ya da yorumlayamazsınız. Şimdi Osmanlıcanın da iyi bir şekilde anlaşılması için sağlıklı dürüst bir okumaya ihtiyaç vardır. Bunun da yolu müfredattan geçiyor. Osmanlıcayı iyi bilen hocalar vasıtasıyla bu uygulamanın yapılması gerekiyor. Osmanlıca sanıldığı kadar zor değil. Sadece alfabe değişikliği var fakat teknik olarak bazı durumlarda söz konusudur. Ama dediğim gibi bunları öğrenmek zor değil. Bana bugün bir lise talebesi gelse ben buna Osmanlıcayı belki de on saatlik bir ders sonucunda öğretirim. Teknik olarak öğretirim. Ama ondan sonra metinleri okumak, incelemek, yorumlama artık onun kendi bilgi ve tecrübesine kalmış bir gelişmedir. Dediğim gibi Osmanlıca sanıldığı kadar zor bir dil değildir.
Aslında Osmanlıcanın müfredata konulmamasını isteyenlerin ben zihniyet dünyalarının arka planında şu olduğunu tahmin ediyorum: Osmanlıcanın Türkiye’de alfabe olarak yasaklanmasından sonraki gelişmelerde çok ciddi travmaların yaşandığına şahit oluyoruz. Osmanlı adına özellikle Osmanlıca belge ve eserler planında ne varsa bunların imha edildiğini, yok edildiğini hatta seka fabrikalarına kağıt olarak gönderildiğini ve burada eritilip yeni kağıt yapıldığını biliyoruz. Bunun yanında Bulgaristan’a satılan evraklar var. Bütün bunları düşündüğümüzde buna muhalefet edenlerin Osmanlıca öğrenilirken bu tür gerçeklerle de insanların karşılaşacaklarını varsayıyorlar ve bu zulümleri bu haksızlıkları yapanları sorgulayacaklarını anlıyorlar. Bu tabii ki işlerine gelmiyor, bu uygulama aslında büyük bir haksızlık. Osmanlıya, Osmanlıcaya daha doğrusu bilim hayatımıza, kültür ve medeniyetimize yapılan aslında en büyük darbelerden bir tanesi. Bizim geçmişimizle ilişkimizi kesmek, köklerimizle irtibatımızı koparmak adına yapılan bir uygulama bu. Bu uygulamanın bu haliyle deşifre olacağını, ortaya çıkacağını fark ettikleri için bu uygulamaya karşı çıkıyorlar. Dolayısıyla bu uygulamaya karşı çıkanların ben bir alt yapılarının olmadığını kültür ve medeniyet tarihimizi layıkıyla değerlendiremediklerini düşünüyorum.